Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa’ya geçen hafta düzenledikleri baskın esnasında bazı dini ritüelleri yüksek sesle gerçekleştirdikleri nedeni öne sürülerek gözaltına alınan üç reşit olmayan yerleşimcinin avukatları, temyiz başvurusunda bulunmuş oldu.

“Yüksek sesle yakarma kabahat değil”

İsrail Barış Mahkemesi söz mevzusu müracaat üstüne vardığı kararda, Mescid-i Aksa’da “yüksek sesle yakarış etmenin ve yere doğru eğilmenin kabahat sayılamayacağına” ya da “sivil barışın ihlali olarak değerlendirilemeyeceğine” hükmetti.

Mahkeme, üç yerleşimcinin Mescid-i Aksa’ya baskınları sırasındaki “eylemlerinin düzensizliğe ve kargaşaya yol açabilecek herhangi bir davranış içermediğini” belirtti.

Kararın sonucu olarak, tüm İsrail halkının “Mescid-i Aksa’ya girmesine ve dini ritüellerini gerçekleştirmelerine izin verildiği” aktarıldı.

Mahkemenin sonucuna temyiz yolunun açık olduğu açıklandı.

İsrail hükümetinden “statükoya ilişkin herhangi bir değişim yok” açıklaması

Öte taraftan İsrail hükümetinden meydana getirilen yazılı açıklamada, Aksa’da bir tek Müslümanların yakarma edebileceği, öteki din mensuplarının ise ziyarette bulunabileceği yönündeki “statükoya” ilişkin değişim yada planlı bir değişim olmadığı savunuldu.

İsrail Barış Mahkemesi’nin kararının, davadaki “üç çocuk hakkında” olduğu ve “Mescid-i Aksa’da genel olarak yakarma hürriyetini kapsamadığı” belirtilen açıklamada, söz mevzusu davaya ilişkin kararın bölge mahkemesinde temyize taşınacağı ifade edildi.

Filistin yönetimi: Açık bir dini cenk ilanı

AA’nın haberine nazaran; Filistin Dışişleri Bakanlığı ise yapmış olduğu yazılı açıklamada, İsrail mahkemesinin söz mevzusu kararını kınayarak, şu ifadelere yer verdi:

“İsrail mahkemesinin sonucu, statükoya karşı bir darbedir. Statükoyu tamamıyla değişiklik yapmak, bu çatışma sahasını ve tüm bölgeyi tesiri altına alabilecek açık bir dini cenk ilanıdır.”

Kararın, İsrail’deki “yargı ve mahkemelerin, işgalin bir parçası bulunduğunun yeni bir kanıtı olduğu” kaydedilen açıklamada, bu durumun mahkemelerin “Aksa’yı zamansal olarak bölme amacıyla fanatik Yahudilere koruma sağladığının bir göstergesi bulunduğunu” altını çizdi.

Mahkeme kararının İsrail hükümetinin statükoyu koruduklarına ilişkin iddialarını yalanladığına işaret edilen açıklamada, başta ABD ve Ürdün yönetimi olmak suretiyle internasyonal cemiyet nezdinde “feci neticeleri olacak” kararın uygulanmasını engellemek için mevzunun takip edeni olacakları açıklandı.

Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin egemenliği ihlal ediliyor

Mescid-i Aksa, İsrail ile Ürdün içinde 26 Ekim 1994’te imzalanan sulh antlaşmasına nazaran Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunuyor.

Sadece Yahudiler, 2003’ten bu yana İdarenin izni olmadan İsrail’in tek taraflı kararıyla polis eşliğinde mukaddes mabede giriyor.

Bu girişleri baskın olarak nitelendiren Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, Müslümanların egemenliğinin ihlal edildiğini belirtiyor.

Statükoya nazaran Aksa’da Yahudiler yakarma edemez

Statükoya nazaran, fanatik Yahudi yerleşimcilerin Aksa’da yakarma etmesine izin verilmemesi gerekiyor. Sadece, fanatik Yahudi yerleşimciler sık sık İsrail polisi korumasında Aksa’ya baskın yapıyor.

İsrail’de bir mahkeme, Ekim 2021’de Yahudilerin Mescid-i Aksa’da “sessiz bir şekilde” yakarma etmelerinin kanuna aykırı olmadığına hükmetmiş, söz mevzusu karar Filistin sokağı ve İslam dünyasında tepkiyle karşılanmıştı.