Rusya’nın Ukrayna’ya başlatmış olduğu askeri operasyon, 5’inci gününde de devam ediyor.

Kabine, Rusya-Ukrayna kriziyle bir araya geldi. Toplantının arkasından açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’nın saldırısının kabul edilemez görüldüğünü belirterek sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“NE UKRAYNA’DA NE DE RUSYA’DAN VAZGEÇMEYECEĞİZ”

“Rusya’nın saldırısını kabul edilemez görüyoruz. Montrö’yü krizin önüne geçecek şekilde kullanacağız.

Montrö Sözleşmesi’nin ülkemize verdiği yetkiyi kullanma kararındayız.  Ne Ukrayna’dan ne de Rusya’dan vazgeçmeyeceğiz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Rusya-Ukrayna krizi açıklaması VİDEO

ERBAKAN’I YAD ETTİ

Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:

“Milletimizin ve tüm İslam Alemi’nin dün gece algı ettiğimiz kutsal Miraç Gecesi’ni kutlama ederek adım atmak isterim.

Hayatımızın hayır, hasenat, yakarma ve bereketini çoğaltması dileğiyle bir kez daha milletimizin leye-i miracını kutlama ediyorum.

Dün Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızın vefatının 11. yıldönümüydü. Bu vesile ile merhum Erbakan hocamızı, rahmet, sevgi, minnet ve hasretle yad ediyoruz.

28 ŞUBAT: YAKIN TARİHİMİZİN SEMBOLÜ

28 Şubat gününün bizim yakın tarihimizde bir başka anlamı, sembolü daha vardır. O da 28 Şubat darbesidir. Türkiye 28 Şubat 1997 tarihinde 27 Mayıs 1960’la süregelen darbeler silsilesinin postmodern diye tabir edilen yeni bir yüzüyle tanışmıştır.

28 Şubat darbesi tarihimizin kara sayfalarından biri olarak tarihimize kazınmıştır. Darbe şakşakçıların yardımıyla ortaya çıkan 28 Şubat vakası tüm benzer vakalar benzer biçimde vakit içinde ulusal irade tarafınca normal olarak tasfiye edilmiştir.

Türkiye’yi köken, mezhep, meşrep, siyasal görüş, yaşam biçimi benzer biçimde fay hatlarına sıkıştıran müsebbipler yargıda hesabını vermiştir. 28 Şubat sürecinde yaptıklarının yanlarına kâr kalacağını düşünenlerin hesap günü gelip çattığında sergiledikleri pespayelik ibreti alemdir.

Hemen sonra 27 Nisan, 15 Temmuz darbe girişiminin de ulusal irade tarafınca adeta cevaplandırılarak adeta boğulmuş olması vatanımızda bir devrin kapandığının işaretidir. TSK artık darbe, cunta, bildiriyle değil sınırlarımızı korumadaki, sınır ötesi harekatlarındaki kuvvetli duruşu, başarıları ve etkisiyle gündem olmaktadır.

“TSK’NIN TARİHİNE ALTIN HARFLERLE GEÇEN ZAFERLER”

Ülkemizin son 1 asrında ulusal savaşım ve Kıbrıs Sulh Harekatı sonrasındaki en büyük başarılar bu zamanda elde edilmiştir. Suriye’de, Libya’da, Karabağ ve işgal altındaki toprakları için savaşım eden Azerbaycan’ın yanında yer almamız ülkemizin ve TSK’nın geçmişine altın harflerle geçen zaferlerdir.

Ordusu, devletinin ve milletinin emrinde olmayanların kendi içinde birlik, beraberliğini sağlayamayanların sonuçta hem istiklallerini hem geleceklerini kaybettikleri dönemde Türkiye siyasal, ekonomik, diplomatik olarak yükselen bir güç sıfatıyla dünyadaki yerini almıştır. Dileğimiz darbe ve darbe girişimlerin siyasal ve toplumsal ayağını teşkil eden kesimlerin aynı yerli, ulusal, sivil, vizyoner yaklaşıma kavuşmalarıdır.

15 Temmuz darbe girişimi gecesi, sonrasında yaşadıklarımız bu kesimlerin hemen hemen demokratik olgunluğa ulaşamadıklarını ortaya koymuştur. İnsanlarımızın inancı ve değerleriyle mücadelesini aksi yöndeki tüm iddialar, beyan ve şovlarına karşın şuur altlarında hala sürdürenler var. Ellerine fırsat geçtiğinde neler yapabileceklerine ilişkin birçok emareye sıkça rastlıyoruz.”