Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki günlük Özbekistan ziyareti dönüşünde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 1915 Çanakkale Köprüsü üstünden yapmış olduğu ‘Projelerin yapılış seçimi ülkeyi zarara uğratıyor‘ çıkışına cevap vererek “O vergi memuru fakat ben ekonomistim” diye konuştu. Ek olarak, Erdoğan, Mutluluk Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’nun “Merhum Erbakan bugün yaşasaydı CHP’nin yanında yer alırdı” sözleriyle ilgili olarak da “Bu şekilde bir saçmalık olur mu? Herhalde o malum Kıbrıs hadisesi sebebiyle, oradan ilhamla bu şekilde bir şeyi söyleme noktasına gidiyor ki, elmayla armudu birbirine karıştırmamak lazım. O günün şartlarıyla ondan sonraki şartlar asla birbiriyle karşılaştırma dahi edilmez ve bu şekilde bir benzetme olmaz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasından satır başları:

Özbekistan’a gerçekleştirdiğimiz iki günlük resmi ziyareti hamdolsun başarıyla tamamladık. Dört yıl sonrasında bir kez daha ata yurdumuzu ziyaret etmenin, Özbek kardeşlerimizle özlem gidermenin bahtiyarlığını yaşadık. Aziz kardeşim Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ile verimli görüşmeler gerçekleştirdik. Sayın Mirziyoyev ile ek olarak Türkiye-Özbekistan Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyinin ikinci toplantısına başkanlık ettik. Türkiye-Özbekistan ilişkilerini artık “Kapsamlı Stratejik Ortaklık” seviyesine yükselttik.

“ORTAK ADIMLARI ELE ALDIK”

Türkiye, Özbekistan’ı ilk tanıyan, burada ilk büyükelçilik ve ilk başkonsolosluk açan ülkedir. Şimdi bu ilklere “Kapsamlı Stratejik Ortaklık” ile yeni bir halka daha eklemiş olduk. İlişkilerimizin her alanda daha da geliştirilmesine yönelik atılabilecek ortak adımları ele aldık. Bu konudaki iradenin karşılıklı bulunduğunu memnuniyetle müşahede ettim. Temaslarımızda ek olarak bölgesel ve internasyonal meseleler hakkında düşünce teatisinde bulunduk. Bu aşamada dost ve kardeş Özbekistan’ın refah, sulh ve istikrarına verdiğimiz desteğin altını çizdim. Başta Türk Devletleri Teşkilatı olmak suretiyle internasyonal kuruluşlarda aramızdaki temas ve eşgüdümü çoğaltmak hususunda düşünce birliğine vardık. Hali hazırda ülkemizin yürüttüğü Türk Devletleri Teşkilatı dönem başkanlığını inşallah Kasım ayında Özbekistan’a devredeceğiz.

“YOL HARİTAMIZI BELİRLEDİK”

Ziyaretimiz vesilesiyle çeşitli alanlarda 10 antak kalma, mutabakat zaptı ve protokol imzalandı. Tercihli Tecim Anlaşması, ikili ticaretimizde çarpan tesiri meydana getirecek, yeni iş birliklerinin kurulmasına vesile olacaktır. Anlaşmanın da katkısıyla ticaretimizi şu anki 3,6 milyar dolar seviyesinden inşallah ilkin 5 milyar dolara, arkasından da 10 milyar dolara çıkarma kararlılığını, iradesini ortaya koyduk. Askeri Çerçeve Anlaşmasıyla, müdafa ve güvenlik alanında iş birliğimizi geliştirmeye matuf adımların önünü açtık. Sıhhat, taşımacılık, inşaat, hakkaniyet ve istihdam benzer biçimde ehemmiyet verdiğimiz alanlarda imzalanan belgelerle, Özbekistan ile ilişkilerimizin ahdi zemininin güçlenmesi sağlandı. Konsey toplantısı sonunda Sayın Mirziyoyev ile imzaladığımız Ortak Bildiri ile de önümüzdeki döneme dair yol haritamızı belirledik.

“GİRİŞİMCİLERİMİZ ÖZBEKİSTAN’DA İLK SIRADA YER ALIYOR”

Geçen yıl 270 bin Özbek kardeşimizi vatanımızda konuk etmenin mutluluğunu yaşamıştık. Salgının hafiflemesiyle bu yıl karşılıklı gezgin sayısının daha da artacağını umut ediyoruz ve 500 bin hedefini de koyduk. Türk iş adamlarının Özbekistan’daki yatırımlarının ivme kazanmasından da büyük kıvanç duyuyoruz. Geçen yıl oluşturulan şirket sayısı itibariyle girişimcilerimiz Özbekistan’da ilk sırada içeriyor.

Burada ek olarak 2020 Türk Dünyası Kültür Başkenti olan zamanı Hive şehrini ziyaret edip, araştırmalarda bulunduk. Özbekistan’ın mühim şairlerinden Erkin Samandar, bu güzel şehri şöyleki tanım eder: “Hive bu kubbelerin, minarelerin nakışların şehridir. Raflardaki kitapların, insanlığın şehridir.” Hive’yi görünce, Hive’nin her köşesi buram buram tarih kokan sokaklarında dolaşınca, şairin bu dizelerinin ne kadar doğru ve isabetli bulunduğunu oldukça daha iyi anladık. İşte Suriçi’nde 130 medrese var, bu kadar varlıklı bir kent. Bu yıl Türk Dünyası Kültür Başkenti unvanını Hive benzer biçimde İpek Yolu’nun bir başka durağı olan inşallah Bursamıza taşıyoruz. Böylece kadim medeniyetimizin sembol şehirlerinin daha iyi tanınması yanında kaynaşmasına da vesile oluyoruz. Aramızda, ‘Paket turizmi noktasında Hive ile Bursa içinde bir adım atabiliriz.’ diye de konuştuk.

Eleştiri bir döneme karşılık eden ziyaretimin Özbekistan’la ilişkilerimizin yanı sıra bölgemizde sulh, istikrar ve iş birliğine de katkı sağlayacağına inanıyorum. Yaptığımız görüşmelerin ve imzaladığımız anlaşmaların hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bu vesileyle şahsıma, eşime ve heyetime gösterilen samimi ev sahipliğinden dolayı Sayın Mirziyoyev’in şahsında tüm Özbek kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum. Ziyaretimiz esnasında bana refakat eden Bakanlarımıza, tüm milletvekili arkadaşlarıma, alın teri döken tüm kurul üyelerimize bilhassa katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.

RUSYA-UKRAYNA AÇIKLAMASI: EV SAHİPLİĞİ YAPMAYA HAZIRIZ

SORU: Rusya ve Ukrayna görüşme heyetlerinin Dolmabahçe’deki toplantısında çıkan kısmi ateşkes sonucu ile ilgili bir sorum olacak. Türkiye’nin her iki tarafa verdiği itimat ve sizin liderler dış ilişkiler konumunuz kısa sürede netice alınmasını sağlamış oldu. Bu aşamadan sonrasında en oldukça dört gözle beklenen sual, iki liderin, Putin ve Zelenskiy’nin Türkiye’de buluşma ihtimali. Tekrardan bir davetiniz söz mevzusu olacak mı?

Rus ve Ukraynalı heyetlerin İstanbul’da gerçekleştirmiş oldukları görüşmelerin sulh sürecine anlamlı bir ivme kazandırdığına inanıyorum. Rusya’nın Kiev ve Çernigiv’deki askeri operasyonlarını kayda kıymet halde azaltma sonucu hakkaten mühim bir adımdır. Aynı şekilde devlet başkanlarının bir antak kalma üstünde mutabık kalındığında bir araya gelebileceklerini açıklamaları da atılan bu adımın ne kadar mühim bulunduğunu gösteriyor. Bunların hayata geçirilmesini ve savaşın daha çok ölüme, yıkıma sebep olmadan sona ermesini bekliyoruz. Doğal etken diplomasimiz ve dengeli yaklaşımımız yardımıyla mühim bir toplantıya ev sahipliği yapmış olmaktan kıvanç duyduk. Gelir gelmez gerek Sayın Putin’le gerek Sayın Zelenskiy’le görüşmeler yapma kararlılığım var. Bu görüşmelerde her ikisine şahsım, milletim adına teşekkürlerimi ifade edip “Artık hedefimiz bir an ilkin sizi bir araya getirmek” diyeceğiz. Temenni ediyorum ki inşallah bir araya getirme noktasında kendilerinden bir tarih kaydını alırız. Bu çerçevede, Devlet Başkanları düzeyinde yapılacak toplantıya da ev sahipliği hayata geçirmeye hazırız. Fakat ayrıca geçici ateşkesi de elde etmiş olmak büyük ehemmiyet arz ediyor.

UKRAYNA’DAN ‘TÜRKİYE DE GARANTÖR OLSUN’ AÇIKLAMASI: SICAK BAKIYORUZ

SORU: Ukrayna’nın, “NATO üyeliğinden vazgeçeriz fakat Avrupa Birliği’nden asla vazgeçmeyiz” açıklaması oldu. Baktığımızda Rusya’nın da bu duruma pozitif yönde yaklaştığı detayları geldi. Bu bağlamda Ukrayna heyeti ek olarak yeni bir güvenlik garantisi istedi. Doğal olarak ABD Birleşik Devletleri, Çin, Polonya ve bununla beraber Kanada, İngiltere ve Türkiye’nin de garantör olduğu bir görüşme… NATO’nun 5’inci maddesi benzer biçimde bir sistem işlesin düşüncesi var. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?

Ukrayna’nın bilhassa NATO üyeliği noktasında oldukça ısrarlı bir duruşu yok. Aslen Ukrayna’nın Avrupa Birliği mevzusunda da oldukça ısrarlı bir davranış içinde olacağına olasılık vermiyorum. Zira bu süreçte Avrupa Birliği üyesi ülkeler, bir kısmı haricinde, bu işe ciddi manada asılmadılar. Tüm bunlara karşın Sayın Putin’in Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne girmesi noktasındaki pozitif yönde bakışını öğrendim, duydum. Doğal olarak bu görüşmeler esnasında nihai durumu da öğreneceğiz. Kendisiyle görüşmemde de bunu kendisinden duymak, bu mevzuda atılacak adımları da daha isabetli değerlendirme imkanını bizlere vermiş olur. Biliyorsunuz ki işte 1963’ten bu yana Avrupa Birliği bizlere neler yapmış oldu? Sürekli oyaladı, hala oyalıyor. Garantörlük mevzusunda da biz, Ukrayna’nın güvenliğini teminen garantör ülkelerden biri olabiliriz, buna ilke olarak sıcak bakıyoruz; sadece normal olarak bunun detaylarının açıklığa ulaşması gerekiyor.

“BU İŞİ BİTİRMİŞ OLMAK BİZİ MUTLU KILACAKTIR”

SORU: Artık Ukrayna öncesi ve sonrası iki ayrı dünyadan bahsedilebileceği ve yeni bir dünya düzeninin inşasının arifesinde olduğumuz yönünde görüşler var. Değerlendirmeniz nedir, bu fikre katılıyor musunuz?

Doğal Rusya-Ukrayna arasındaki harp, dünyanın son dönemde görmediği, yaşamadığı bir süreçti. Bugün Rusya yüzölçümüyle, nüfusuyla, askeri, siyasal, ekonomik, kültürel gücüyle dünyanın ilk üç ülkesi içinde yer edinen bir güç, bir kuvvet. Bu durumunu görmezlikten gelmek mümkün değil. Ukrayna da basit bir ülke değil. Bugün Ukrayna da 45 milyon civarında bir nüfusa haiz ve yüzölçümü itibarıyla da öyleki oldukça minik bir yer değil. Şu anda doğal olarak dünya, bilhassa batı, Ukrayna’ya destek verdi, sahiplendi. Bu şekilde bir yapı söz mevzusu. Buradan hareketle değerlendirmeler yapılmış oldu. Doğal bir de şu var; “Bu harp yedi gün, 10 gün içinde biter” diyenler vardı. Görüldüğü benzer biçimde; yedi gün, 10 gün içinde bu harp bitmedi. Bitmedi fakat bitip bitmemesinden öte oldukça can kayıpları oldu. Bilhassa çocuklar ve hanımefendiler noktasında oldukça ciddi kayıplar oldu. Şimdi bu tarz şeyleri görmezlikten gelmek mümkün değil. Doğal olarak kuvvetli bir Rusya’nın bile burada ciddi kayıplarının olduğu bir tablo var. Savaşın kazananı kaybedeni noktasında bunu iyi değerlendirmek lazım. Bu bakımdan barışın en mühim çözüm ve çıkış yolu bulunduğunu düşünüyorum. Buradan hareketle, bir an ilkin inşallah bu işin noktalanmasına vesile olabilirsek ne mutlu bizlere derim. Türkiye olarak bu şekilde bir süreçte gerek Sayın Putin’in gerek Sayın Zelenskiy’nin bizlere duyduğu güvenle bu işi bitirmiş olmak bizi mutlu kılacaktır.

“BUNU ALDIĞIMIZ GERİ DÖNÜŞLERLE DE GÖRÜYORUZ”

SORU: Aslen Türkiye’nin üstlendiği bu mühim rol sonrasında Avrupa Birliği ve ABD’nın tutumunda, bakışında Türkiye’ye karşı farkındalık olduğu gözlemleniyor. Türkiye, sonuçta masada kurucu, artık masayı kuruyor. Bu mevzuda da Avrupa Birliği ve ABD’nın değişik bir halde baktığını gözlemleniyor aslına bakarsak.

Ülkemizin Ukrayna meselesinde izlediği sulh yanlısı, ilkeli ve bununla birlikte dengeli siyaset tüm tarafların takdirini topluyor. Biliyorsunuz ki biz ayrıca bir NATO Muhteşem Liderler Zirvesi yaptık. Bu zirvede yaptığım tüm görüşmelerde NATO üyesi ülkelerin Türkiye’ye pozitif yönde yaklaşımlarını gördüm. Türkiye’nin üstündeki sorumluluğun ve yapmış olduğu bu ikili diyalogların ne kadar mühim bulunduğunu orada birçok önder gündeme getirdi. Hele hele İstanbul’daki görüşmeden sonrasında çıkan netice de birçok Avrupa Birliği üyesi ülkeyi de NATO üyesi ülkeleri de Türkiye’ye yönelik değişik bir bakışa sevk etti. Tüm batıyı kastederek söylüyorum; artık bizim dileğimiz şu, inşallah Türkiye’nin tüm liderlerin gözündeki yeri oldukça daha değişik olacaktır. Bunu aldığımız geri dönüşlerle de görüyoruz.

ROMAN ABROMOVİÇ AÇIKLAMASI: MASAYA KİMİN ADINA GELDİĞİNE BAKILMALI

SORU: Avrupa’nın oligarklara uyguladığı yaptırımlar var ve bugünlerde birazcık daha artan halde Türkiye’nin yaptırım uygulamamasından dolayı Rus sermayesinin Avrupa’dan Türkiye’ye doğru kayabileceğini ifade ederek birazcık da aslına bakarsak yaptırım uygulanmasını zorluyor. Bu mevzuda düşüncenizi merak ediyorum. Bir de bunlardan bir tanesi, birazcık kötü karakter duyuru edilmekle beraber Avrupa’da, önceki gün Dolmabahçe’de masadaydı, fotoğraflardan sizinle de konuştuğunu gördük Roman Abromoviç’in. Bu görüşmelere katılmasını iyi mi değerlendiriyorsunuz?

Biz, Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmayacağımızı ve bunun nedenlerini daha ilkin onlarca kere açıkladık. Bir taraftan Rusya’nın askeri faaliyetlerine tepkimizi ortaya koyarken bir taraftan da diyalogumuzu sürdürmeyi önemsiyoruz. Bu diyalog, yalnız Ukrayna bağlamında değil bizi yakından ilgilendiren Suriye, Libya, Cenup Kafkasya benzer biçimde pek oldukça coğrafya bakımından önemlidir, gereklidir. Öteki taraftan Abramoviç, Rus heyetinin bir üyesi olarak müzakerelere iştirak etmiştir. Masaya kimin geldiğinden öte kim adına geldiğine bakılmalı. Eğer Rusya ve Sayın Putin kendi heyetinin içine Abromoviç’i de tercih ederek koymuşsa demek ki inanmış, güvenmiş. O görüşmede beraberce olduğu benzer biçimde onunla da selamlaştık. Bu çalışmalara katılan tüm kurul üyelerine ben başarılar temenni ediyorum. Temenni ederim ki bu gayretin neticesini de en kısa zamanda görelim.

SORU: Türkiye’nin yaptırımlarla ilgili durumunda bir değişim yok değil mi?

Şu ana kadar biz yaptırımlar noktasında herhangi bir tutum değişikliğine gitmediğimiz benzer biçimde, Rusya tarafınca da bu yaptırımlar zinciri içinde Türkiye’ye karşı herhangi bir uygulama yapılmadı.

“İSRAİL-TÜRKİYE BİRLİKTELİĞİ SÜRECİ HIZLANDIRACAKTIR”

SORU: Dünyada ve ülkemizdeki mühim gündem mevzularından birisi de enerji. Son dönemde Irak ve İsrail doğalgazla ilişkin bazı projelerle gündeme geldi. Türkiye, Avrupa’nın enerji güvenliğini de başat erkek oyuncu olarak görülüyor. Bu çerçevede Türkiye’nin enerji diplomasisinin önünün açık bulunduğunu söyleyebilir miyiz? Bir de Brüksel dönüşü açıklamanız olmuştu, ‘Enerji kapıları açılacak, hatta bu nereden çıktı diyeceksiniz.’ diye bununla ilgili bir ipucu verebilecek misiniz?

Biliyorsunuz ki, Sayın Herzog’un Türkiye’ye bir ziyareti oldu. Herzog’un bu ziyaretinde biz birçok mevzuyu etraflıca görüştüğümüz benzer biçimde, ağırlıklı enerji konusunu da görüştük. Enerji mevzusunda da geçmişte İsrail ile Türkiye içinde bazı ilişkiler, münasebetler olmuştu. İş adeta bitme noktasına gelmişti ki -o süre Netenyahu dönemiydi- vaka aniden terse döndü. Bundan dolayı İsrail’in enerji ihracı noktasında düşündüğü yol, maliyeti itibariyle uygun olmayan bir yol. Şu demek oluyor ki kalkıp İsrail’den Yunanistan’a denizin altından borular döşensin, buradan oraya gitsin, oradan Avrupa’ya dağılsın; bu doğal olarak olacak bir iş değil. Meydana getirilen maliyet hesapları neticesinde bu işin en uygun olanının Türkiye üstünden bu naturel gazın çıkışı olduğu görülüyor. Onlar da doğal olarak kendi aralarında esasen bunu konuşuyorlar. Neticede kendileri de bu iş için en uygun yolun Türkiye üstünden bunun yapılması dediler. Sayın Herzog’la yaptığımız görüşmede dedim ki fazla da uzatmadan ben Dışişleri Bakanımı, Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanımı size göndereyim. Bölgeyle ilgili değerlendirmeleri Dışişleri Bakanımızla yapacağınız benzer biçimde, Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanımla da enerji konusunu şöyleki etraflıca bir görüşürseniz biz burada her şeye varız. Yeter ki sizler bu mevzuda samimi olarak ‘Tamam, biz bu adımı atıyoruz’ deyin. Sayın Herzog da buna hazır bulunduğunu gösteren bir cevapla ‘Memnuniyetle’ dedi. ‘Ben Sayın Başbakan’a da bunu söyleyeceğim. Sayın Başbakanın Türkiye’ye gelişiyle bu mevzuyu onunla da bir masaya yatırırsanız isabetli olur.’ dedi. Ben de ‘memnun olurum’ dedim. Kendilerinde de bu mevzuda bu emek harcama esasen adım atmıştır büyük olasılıkla. Ramazan sonrası Benet’le de bu mevzuyu bir görüşüp derhal adımları atarsak İsrail-Türkiye buradaki birlikteliği, bu süreci Doğu Akdeniz petrolüyle, naturel gazıyla ilgili süreci hızlandıracaktır. Bu mevzuda oldukça oldukça umutluyum.

Öteki taraftan malum her yıl ramazanda maalesef Mescid-i Aksa ile ilgili üzüntülerimiz var, sıkıntılarımız var. Ben Sayın Cumhurbaşkanına onu da söyledim. ‘Her yıl bir sorun yaşanıyor. Bu Ramazan Bayramı’nda Müslümanlar rahat bir Mescid-i Aksa ziyareti yapabilsin. Bu mevzuda sizler de ihtiyaç duyulan desteği verin, bu ramazanda sıkıntılar yaşamayalım. Böylece rahat bir Ramazan geçirmiş oluruz.’ dedim.

SORU: Daha ilkin “önümüze enerjide oldukça daha değişik alanlar açılacak ve bunu duyduğunuzda ‘Bu da nereden çıktı’ diyeceksiniz.” şeklinde ifadeniz olmuştu. Bununla ilgili bir ipucu var mı?

Şu demek oluyor ki bu işte. Bundan daha güzel olur mu?

MANDA YOĞURDU SÖZLERİNE AÇIKLIK GETİRDİ

SORU: Manda yoğurdu ile ilgili verdiğiniz tanım üstünden meydana getirilen yorumları iyi mi değerlendiriyorsunuz?

Sanki Türkiye manda fakiri bir ülke. Anadolu’da benim insanım istediği marketten, istediği benzer biçimde her türlü yoğurdu bulabiliyor mu? Manda yoğurdunu da buluyor, koyun yoğurdunu da buluyor, keçi yoğurdunu da buluyor. Kaldı ki esasen evinde kendisi yapıyor. Onunla da kalmıyor, ondan her tür tereyağını da üretiyor. Benim Anadolu’daki çiftçim, köylüm her türlü hayvanın sütünün türevini peyniriyle, yoğurduyla, tereyağıyla kendi evinde üretiyor. Durum böyleyken diyor ki bal demişim. Tamam da, orada benim karşımda kimler var? Tokat’ın arıcıları var. Bunlar bal işi yapıyor. Benim söylediğim ne? Bir çay kaşığı kestane balından bahsediyorum. Bir şeyden daha bahsediyorum. Yulaf diyorum. Anadolu’da yulafın olmadığı çiftçim mi var? Hepsinin evinde var. Bunu da orada karşımdaki çiftçilerle konuşuyorum ve çiftçilerin hepsinde de doğal olarak bir mutluluk. Niye? Onun sofrasındakini paylaşıyorsun.

ASGARİ ÜCRETE İKİNCİ ZAM

SORU: Vatandaşın enflasyona ezdirilmeyeceği vurgusunu sık sık yapıyorsunuz. Asgari ücret de kastedilerek temmuz ayında ücretlerde, maaşlarda bir artış yapılacağı konuşuluyor. Temmuzda asgari tutara ikinci bir zam gündemde mi? Bir taraftan da emekliler bayram ikramiyesini merak ediyorlar. Bir bayram müjdeniz olacak mı?

Ben vatandaşıma onu aldatacak, kısaca yapmayacağımız yada yapamayacağımız bir şeyi söylemeyi doğru bulmam. Asgari tutarı tespit için bir komisyon var. Her yıl toplanıyor. Dolayısıyla da bunun vakti aralıktır. Vakti vardığında de asgari ücretle görevli olan sendikalar ve Emek verme Bakanlığım otururlar konuşurlar, adımı atarız. Durum bu. Olağanüstü bir durum olup olmadığı noktası orada gene tartışılır. Şu demek oluyor ki eğer asgari ücret vatandaşımı hakikaten enflasyona ezdiriyorsa, o görüşmelerde belirleme de ona gore yapılır. Muhteşem bir gelişme olduğu süre biz bunlara da kapalı değiliz. Başta bakanım olmak suretiyle sendikacılarla esasen devamlı bağlantı halindeler, görüşüyorlar. Böyle bir durum var mı yok mu onu ikimiz de görüyoruz esasen. Biliyorsunuz ki daha yeni asgari ücrette görülmemiş bir zam yapmak suretiyle asgari tutarı değişik bir noktaya çektik. Bir öteki adımda da gene emeklilerle ilgili artışları yaptık. Bundan sonrasında da yurttaşlarımızın hayatlarını kolaylaştırmak için elimizden geleni hayata geçirmeye devam edeceğiz.

KARAMOLLAOĞLU’NUN ‘ERBAKAN’ ÇIKIŞI: BÖYLE BİR SAÇMALIK OLUR MU?

SORU: Mutluluk Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, geçenlerde katılmış olduğu bir programda, ‘Merhum Erbakan bugün yaşasaydı CHP’nin yanında yer alırdı.’ diye bir ifade kullandı. Bu oldukça tartışıldı, oldukça tepki çekti. Siz ilk olarak katılır mısınız bu söze ve ne dersiniz acaba?

Temel Bey’in sonsuz alemden, hocamla bu şekilde bir irtibatı iyi mi kurduğunu anlamakta doğrusu zorlanıyorum. Haddine mi senin ya? Ne zamandan çıktı bu iş. Sorun Erbakan hocamı tanımaksa ben minimum Temel Bey kadar tanırım. Ben Erbakan hocamın, İstanbul benzer biçimde bir şehirde Gençlik Kolları Başkanlığından tutun İl Başkanlığına varıncaya kadar teşkilatlarından geliyorum. Onun teşkilatında il başkanlığını yapmışım. Sonrasında gene hocamın döneminde Merkez Karar Yönetim Kurulu üyeliği yapmışım. Tereciye tere satmasınlar. Biliyoruz bu işleri. Bu şekilde bir saçmalık olur mu? Herhalde o malum Kıbrıs hadisesi sebebiyle, oradan ilhamla bu şekilde bir şeyi söyleme noktasına gidiyor ki, elmayla armudu birbirine karıştırmamak lazım. O günün şartlarıyla ondan sonraki şartlar asla birbiriyle karşılaştırma dahi edilmez ve bu şekilde bir benzetme olmaz. Oldukça yanlış bir şey. Hocamız, birçok adımlar atmıştır. Şu andaki tabloda, Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı arasındaki farklılıklara bakalım. Cumhur İttifakı’nda bizim MHP ile ortak yanlarımıza baktığımız süre orada da yerlilik vardır, millilik vardır, vatanseverlik vardır. Bunların hepsinden öte burada ‘Bu vatan için ne yaptın?’ sorusuna bakıldığında orada bizim MHP ile AK Parti’nin ciddi benzerlikleri vardır. Büyük Birlik Partisi ile hakeza… Fakat Millet İttifakı’nda bakıyorsun bir yanda PKK’nın parlamentomuza sızmış olan uçları var. Bu terör örgütünün temsilcilerinin içinde bulunmuş olduğu bir yapıyla bir araya gelmek; kısaca bu kalkıp da karşılaştırma edilebilir mi? Şu anda ana karşıcılık partisinin başındaki zat, bu terör örgütünün temsilcileriyle, mensuplarıyla sürekli el ele, kol kola; yeri geldi Ankara’dan İstanbul’a yürüdüler, yeri geldi oldukça değişik yerlerde bir araya geldiler. Tüm bu gerçekler ortada. Diğer tarafta Türkiye’de bunca atılan adımları silme gayretinde olan, yok farz eden bir yapıyla iyi mi oluyor da bir araya geliyorsun? Düşünün, şimdi biz 18 Mart Çanakkale Köprüsü’nü yapıyoruz, adamlar bunu bile yok farz ediyorlar. Teşekkür eder insan. Bu kadar mühim, görkemli bir yaratı ortaya çıkıyor. Bu eserden kim istifade edecek? 85 milyon Türk evladı, ek olarak tüm insanlık buradan istifade edecek. Şimdi biz Tokat’ta havalimanının açılışını yaptık. Niye rahatsız oluyorsun? Tokat benzer biçimde bir şehrimize internasyonal bir havalimanının açılışını yapıyoruz. Şimdi inşallah Ramazan Bayramı’nın derhal arkasından Rize-Artvin Havalimanı ki, dünyada beş tane deniz üstünde havalimanı var; iki tanesi Türkiye’de. Ordu-Giresun bir, Rize-Artvin iki. Bunların ikisi deniz üstünde. Buralarda havalimanı mı hayal ederlerdi? Yok. Şimdi buralarda havalimanlarımız var. Şimdi bunların sayısında 59’a gidiyoruz. İnşallah bu işi 60’a çıkaracağız ki derdimiz şu, Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, bir ilden bir ile, herhangi bir yere gittiğiniz süre, şöyleki havalimanından indin, otuz dakika 45 dakikada evine gidebilirsin. Modernlik budur. Tüm bunlar dünyanın imkanlarından halkını, vatandaşını istifade ettirmek içindir.

“İNŞAAT SEKTÖRÜ DURURSA ADETA EKONOMİDE HAYAT DURUR”

SORU: Bundan önceki mevzuyla da bağlantılı bir sual sormak isterim. Pandemi vardı ve şimdi de harp var. Bu, dünyada bir ekonomik daralmaya da sebep oldu. Türkiye’de bunun yansımalarını yaşıyoruz. Devlet ve hükümet olarak siz devamlı feragat ediyorsunuz. Şu demek oluyor ki KDV indirimi, teşvikler, vergi muafiyetleri yapıyorsunuz dezavantajlı grupları korumak için. Fakat öyleki bir şey var ki, bu zamanda muhteşem zenginleşenler, çok önemli karlar elde edenler de var. Devlet kendi üstüne düşüyor, feragat yapıyor. Feragat etmesi ihtiyaç duyulan yalnız devlet mi? Bunu iyi mi değerlendirirsiniz?

Bir gerçek var, o da şu; sanayici bu dönem içinde ciddi paralar kazanmıştır. Fakat para kazanan, ben para kazandım demiyor. Tam aksine, daha ver diyor. Mesela diyelim altyapıda, üst yapıda müteahhit firmalar var. Bazı sıkıntılar yaşıyorlar. Maalesef çimento sektöründe, demir çelikte bu işi fırsata dönüştüren sanayiciler var. Bu bir gerçek. Tüm bunlara karşın, onlar zam üzerine zam yapıyorlar. Bir taraftan da bu evlerin, bu inşaatların yapılması lazım. Şimdi arkadaşlarla değerlendirmeleri yapıyoruz. Diyoruz ki, bunların üstünde duralım, çalışalım. Fakat bir ülkede inşaat sektörü durursa adeta ekonomide yaşam durur. Bundan dolayı inşaat sektörünün durduğu yerde ortalama 250 civarında kalemde etkinlik gösteren firmalar durur. Bu tarz şeyleri biz bir tarafa koyamayız ki. Onun için dostlar şu anda bu işin de üstünde çalışıyorlar. Fakat biz öyleki yada bu şekilde mümkün olduğunca vatandaşımızı korumak, onları güvence altında tutmak için bunu yapacağız. Burada tüm alanlarda stokçuluk yapanların üstüne gideceğiz. Biz şimdi ihracatta iyi bir noktadayız. İşte 250 milyar doların üstüne inşallah çıkacağız. Tüm bunlarla birlikte turizmde yavaş yavaş bir toparlanma başladı. Bir yanda da Rusya-Ukrayna savaşı var. Biz yalnız 5 milyon civarında turisti Rusya’dan alıyorduk, 2 milyon 100 bin turisti Ukrayna’dan alıyorduk. Bunlar bizim için oldukça oldukça önemliydi. Şimdi doğal olarak bu şartlarda aynı çekimi oralardan yapamayacağız. Onun için şimdi doğal olarak değişik ülkelerden gezgin çekmenin gayreti içerisindeyiz. Kültür ve Gezim Bakanımız bunun çalışmalarını yapıyor yada değişik ürünlerle açığı kapatmanın gayreti içinde olacağız.

KILIÇDAROĞLU’NA YANIT: O VERGİ MEMURU AMA BEN EKONOMİSTİM

SORU: Azca ilkin aslına bakarsak kısmen cevapladınız fakat şimdi Türkiye’de 2013 Seyahat vakalarından beri büyük projelerin karşıcılık ve bazı STK’ler tarafınca oldukça ağır bir halde eleştirildiğini görüyoruz. Bu Çanakkale 1915 Köprüsü açıldıktan sonrasında da bu eleştiriler tekrardan başladı. CHP Lideri, partisinin grup toplantısında bu projelerin kamu {özel sektör} eliyle değil de değişik bir yöntemle yapılması önerisinde bulunmuş oldu ve bu projelerin yapılış tarzının ülkeyi zarara uğrattığına dair bir yorumu oldu. Siz bu projelere gelen eleştirilerin sebebinin yalnız yapılmış tarzından mı yoksa başka bir sebepten kaynaklandığını mı düşünüyorsunuz? Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?

Yetişemediği üzüme koruk deme meselesi var ya, bununki bu. Var ise alternatifin, alternatifi söyle. Bugün kamu hususi anlayışıyla dünyada bu tür yatırımların yapılması en gelişmiş ülkelerde bile var. Şu demek oluyor ki bugün ABD bu şekilde 1,5 trilyon dolarlık altyapı üstyapı yatırımının planlamasını yapıyor. Almanya hakeza öyleki. Biz ulusal bütçeye yük olmadan bu işleri iyi mi yaparız, onun üstüne gidiyoruz. Biz kalkıp da bu yüklenici firmaya durup dururken, havadan para verecek değiliz ki. Nedir? Sözleşmeye gore burada diyelim ki şu kadar sayıda vasıta yada yolcu taşındı, taşınmadı; o farkı biz devlet olarak öderiz. Kaldı ki şimdiye kadar da geçiş sayıları güvence edilenin üstünde olmuştur. Buradan niye rahatsız oluyor ki o? Bu yatırımda, devletin cebinden 1 kuruş çıkmıyor. Fakat ben oldukça açık bir şey söyleyeceğim. Gömü’den 1 kuruş para çıkmayan bu şekilde dev yatırımlar için kalkıp da kredi alsanız, bu kredinin faiz hesabını yapın. Bu faiz hesabı acaba nereye varır? Bu faiz hesaplamasını yaptığınız süre ona, o yıl yapacağınız ödemeyi buluyor mu? Bulmaz. Biz bunların hesaplarını oldukça yaptık. O vergi memuru. Fakat ben ekonomistim. Aramızdaki fark bu. İşim benim bu işlerle geçti. Fakat ona bundan sonrasında esasen vergi memurluğu da vermezler şundan dolayı SSK’de genel müdürken orayı batırdı. Rahmetli Cenk Ay programında, onun dönemindeki hastanelerin halini göstermişti, o süre bu işin hesabını ona iyi mi sormuştu. O yavrular, insanoğlu imkansızlıklar sebebiyle o hastanelerde ne hale düşmüştü, o günleri hatırlayalım.

SORU: Malum Karabağ’da şu anda Azerbaycan ve Ermenistan içinde bir gerilim söz mevzusu. Çatışmalar geldiği yönünde. Rusya Müdafa Bakanlığı bununla ilgili Azerbaycan Müdafa Bakanlığını suçladı, Azerbaycan’ı suçladı ateşkesi ihlal ettiğine yönelik. Azerbaycan da bunu reddetti. Şimdi Ermenistan ile yakın ilişkiler içerisindeyiz yeni bir açılım benzer biçimde. Bu süreçte bu durumu iyi mi değerlendirirsiniz? Azerbaycan bizim için kıymetli bir ülke, Türk devletleri içinde kardeş ülkemiz. Iyi mi değerlendiriyorsunuz?

Azerbaycan Üçlü Bildiri’nin hükümlerine tam olarak uyuyor. Dolayısıyla Azerbaycan tarafınca bir ihlal söz mevzusu değil. Burada Azerbaycan’a yönelik bir hücum söz mevzusu olduğundan müdafa içerikli bir karşılık olmuştur. Esas olan Üçlü Bildiri hükümlerine uygun olarak Ermenistan silahlı unsurlarının Azerbaycan’ın internasyonal kabul görmüş topraklarından tamamen çıkarılmasının temin edilmesidir.

ANASAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Bir parti daha geliyor! Dilekçe İçişleri Bakanlığına verildi

Türkiye’de kaç Suriyeli bebek hayata merhaba dedi? Çarpıcı sayıyı canlı yayında deklare etti

İYİ Parti’de ‘A Ekibi’ değişti! Akşener’den flaş karar…